26.6.12

TÜRKÇÜLÜK NEDİR?

TÜRKÇÜLÜK

Tarih [değiştir]

Rusya'daki 1905 Devrimi'nden önceki günlerde Azeri ve Tatar aydınlar tarafından ortaya atılmış, 1908'de II. Meşrutiyet'in ilanından sonraOsmanlı İmparatorluğu'nda geniş yankı bulmuştur. İttihat ve Terakki yönetimi içinde Ziya Gökalp'in başını çektiği Turancı görüşler egemen olmuştur. Devrik Osmanlı Komutanı Enver Paşa, 1918-1922'de, karışıklık içinde olan Rusya'da Turan fikrini canlandırmaya çalışırken öldürülmüştür.

Cumhuriyet'in İlanı
'ndan sonra Atatürk zaman zaman Turancı duyarlıkları okşayıcı konuşmalar yapmış ve TC banknotlarında[4] ve pullarında bozkurt gibi Türklüğün sembollerini kullanmıştır.[5] Buna karşın, İsmet İnönü'nün başbakanlığı döneminde Turancı örgütler kapatılmış ve Turancı düşünürler baskı altında tutulmuştur. Nihal Atsız'ın önderliğindeki Turancı hareket, İnönü'nün cumhurbaşkanlığı sırasında takibata uğramış, 1944'te Turancı örgüt üyeleri tutuklanarak işkenceden geçirilmiş ve ağır ceza mahkemelerinde yargılanmıştır. Buna rağmen Turancı görüşler Türkiye'de günümüze dek taraftar bulmaktadır.
Ziya Gökalp'in bir manzumesinde kullandığı aşağıdaki beyit, Turancı düşüncenin özeti sayılır:
Vatan ne Türkiye'dir Türklere, ne Türkistan;
Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan.

Rusya'da Türkçülük [değiştir]


1927'de 5 Lira
Tüm Rusya Müslümanlarının ortak bir kültürel ve siyasi hareket içinde bir araya gelmesi fikri, Çarlık Rusyası'nda eğitim görmüş Tatar ve Azeri aydınları arasında 20. yüzyılın ilk yıllarından itibaren taraftar buldu. Tüm Slavların birliğini savunan Panslavizm hareketine benzetme yoluyla bu harekete Pan-Türkizm adı verildi.
Rusya Türklerinin kültürel uyanış hareketinin öncüsü Kırım'lı İsmail Gaspıralı idi. İsmail Bey'in çıkardığı Tercüman gazetesi, tüm Rusya Türklerinin kullanacağı ortak bir yazı dili oluşturmaya çalıştı. Bu dilin belkemiğini Türkiye Türkçesi oluşturacak, ancak tarihi Türk lehçelerinden de faydalanılacaktı. 1905 Rus Devrimi sırasında Gasprinski, Azerbaycan'lıHüseyinzade Ali (Turan), Kazan Tatarları'ndan Yusuf Akçura, Başkırt'lardan Zeki Velidi (Togan) Nijni Novgorod kentinde Tüm Rusya Müslümanları Kongresi'ni topladılar (15-28 Ağustos 1905). Kongre hareketinin diğer ünlü isimleri Azerbaycanlı Ahmet Ağaoğlu, Kazan'lı Sadri Maksudi (Arsal) ve Hiveli Mustafa Çokayef (Çokay) idi. 1906'da devrim hareketinin başarısızlığa uğramasından sonra bu kişilerin birçoğu Rusya dışına kaçtı. Türkiye'de 1908 Devrimi'nden sonra oluşan özgürlük ortamında çoğu Türkiye'ye gelerek İttihat ve Terakki hareketi içinde yer aldılar..

Türkiye'de Türkçülük [değiştir]

Türkiye'de Orta Asya'daki Türk halkları 16. yüzyılda Sokullu Mehmed Paşa'nın Don-Volga nehirlerini birleştirme projesiyle gündeme geldi. Proje o dönemde gerçekleşmiş olsaydı Don ve Volga ırmakları bir kanalla birleştirilerek Osmanlı Devleti'ne Hazar Denizi'nin yolu açılacaktı. Böylece Osmanlı Asya'da bulunan diğer Türklerle irtibata geçebilecekti.[6]

1927'de 10 Lira
Türkiye'de Dış Türkler'e yönelik asıl ilgi 1890'larda başladı. Fransız tarihçi Léon Cahun'ünAsya Tarihine Giriş: Türkler ve Moğollar (1896) adlı eserinin Necip Asım Bey tarafından yapılan Türkçe çevirisi (1899), Türkçü hareketin dönüm noktalarından biri idi. Daha önce Türkçe'de özel bir anlam taşımayan Turan kavramı Cahun'ün eseri sayesinde yaygınlık kazandı.
1904'te Yusuf Akçura'nın, Osmanlıcılık ve islamcılık akımlarına karşı Türkçülüğü savunan Üç Tarz-ı Siyaset adlı etkili kitapçığı yayımlandı. 1908'de "Türk diye anılan bütün kavimlerin geçmişteki ve günümüzdeki durum, etkinlik ve eserlerini öğrenmek ve öğretmek" amacıyla İstanbul'da Türk Derneği kuruldu. Derneğin kurucuları Yusuf Akçura, Necip Asım (Yazıksız),Veled Çelebi (İzbudak), Rıza Tevfik (Bölükbaşı) ve İstanbul Üniversitesi profesörlerinden Agop Boyacıyan idi.[7]
1911'de yine İstanbul'da kurulan Türk Yurdu Cemiyeti, kültürel çalışmaların yanı sıra Orta Asya Türklerine yönelik doğrudan doğruya siyasi görüşler de ileri sürdü. Mehmet Emin (Yurdakul) un önderlik ettiği cemiyetin kurucuları Yusuf AkçuraAhmet Ağaoğlu veHüseyinzade Ali (Turan) gibi Rusya göçmenleri idi. 15 Mart 1912'de kurulan Türk Ocağı, Türkçü ve Turancı hareketin asıl odak noktası oldu. 1912 ile 1930 yılları arasında bu örgüt, Türkiye'nin en etkili siyasi/ideolojik düşünce merkezi olarak hizmet verdi. Türk Ocağı'nın kurucuları arasında, yukarıda adı geçen kişilere ek olarak Zeki Velidi (Togan)Reşit GalipFerit TekHamdullah Suphi (Tanrıöver), Halide Edip (Adıvar) ve Adnan Adıvar gibi aydınlar bulunuyordu.[8]
1913'ten itibaren Türk Ocağı ve genelde Turancı düşünce, İttihat ve Terakki yönetiminin tam siyasi desteğini kazandı. İttihat ve Terakki hareketinin "resmi" ideologu olan Ziya Gökalp, Turancı düşüncenin başlıca sözcüsü idi. Ziya Gökalp'in yanı sıra, hikâyeci Ömer Seyfettin Turan fikrinin popülerleşmesine katkıda bulundu. Mehmet Emin Yurdakul'un 1918'de Turana Doğru adıyla derlediği şiirler, Halide Edip'in Yeni Turan romanı, Ömer Seyfettin'in Yarınki Turan Devleti adlı risalesi, Fuad Köprülü'nün Turan başlıklı ilkokul okuma kitabı, 1913-1918 aralığında Turan fikrini yaydılar. I. Dünya Savaşı başlangıcında yayınlanarak (1914) İttihat ve Terakki yönetimi tarafından çeşitli dillere çevirilen Türkler bu Muharebede Ne Kazanabilirler adlı propaganda risalesinin yazarı Munis Tekinalp (asıl adı Moiz Kohen), savaşın ana hedefinin Turan'ı kurtarmak olduğunu savundu.[2]
Enver Paşa'nın Aralık 1914'te giriştiği Sarıkamış taarruzunun stratejik hedefi Kafkasya üzerinden Orta Asya'da Türk egemenliğini kurmak idi. Ancak bu girişim, 60.000 Osmanlı askerinin şehit olduğu bir yenilgiyle sonuçlandı. 1918 yazında Enver Paşa'nın kardeşi Nuri Paşa(Killigil) komutasında bir Türk birliği, Bolşevik Devrimi nedeniyle kargaşa içinde bulunan Azerbaycan ve Dağıstan'ı Rus işgalinden kurtararak bağımsızlığını ilan etti. Turan'ı kurmaya yönelik bu girişime de, Osmanlı Devleti'nin diğer cephelerde uğradığı yenilgi nedeniyle, Kasım 1918'de son verildi.

Diğer ülkelerde Türkçülük [değiştir]

Azeri Türkçülerinin dergisi olan Kurtuluş, Kasım 1934 - Temmuz 1939 tarihleri arasında Berlin'de Mehmet Emin Resulzade tarafından yayımlandı.
Hive asıllı Turancı Mustafa Çokay'ın kurduğu Türkistan Milli Konseyi Aralık 1931'den itibaren Berlin'de Yaş Türkistan (Genç Türkistan) dergisini yayımladı. İdil Ural Milli Komitesi'nin Yeni Milli Yol dergisi de 1932-1939 yılları arasında Tatarca olarak Berlin'de yayımlandı.
Adı geçen dergilerin hepsi Temmuz 1939'da Sovyet-Alman ittifak antlaşmasının (Ribbentrop-Molotov Paktı) imzalanması üzerine yayın hayatlarına son verdiler.

Cumhuriyet döneminde Türkçülük [değiştir]

1920'ler [değiştir]

Milli Mücadele'de İttihat ve Terakki'nin Türkçü ve Turancı kadroları önemli bir rol oynadığı halde, TBMM hükümeti 1920'den itibaren Turancı akıma karşı kesin bir tavır aldı. Bunda Eylül 1920'de Sovyet rejimi ile Ankara arasında kurulan diplomatik yakınlığın etkisi vardı.
Turancı düşüncenin tanınmış önderi Ziya Gökalp 1923'te Ankara'da Matbuat Müdürlüğü tarafından yayımlanan Türkçülüğün Esasları adlı eserinde Turancılığı "uzak mefkûre" ilan ederek, Türkiye devletinin kuruluşunu esas alan yeni bir Türkçülük tanımı getiriyordu. Gökalp bu eserinin basımından iki ay sonra Mustafa Kemal tarafından milletvekili adayı göstirildi.
Mehmet Emin Yurdakul Turana Doğru adlı şiir kitabının yeni baskısında bazı şiirlerini değiştirerek Turan sözcüğünün yerine vatansözcüğünü getirdi. Ahmet Ağaoğlu, Halide Edip ve Yusuf Akçura, 1922 ve 1923'te çeşitli vesilelerle Turancılıktan vaz geçtiklerini deklare ettiler.[2]

1930'lar ve Türkçülük'ün yeniden canlanması [değiştir]

Cumhuriyet döneminde Turancılığı üstü kapalı bir biçimde de olsa savunan ilk eser, Reşit Saffet Atabinen'in 1930'da yayımlanan Türklük ve Türkçülük İzleri adlı kitabıydı. Kitap, Türk Ocağı örgütü içinde hızlanan bir tartışma ortamında yayımlanmıştı. 1931'de Türk Ocakları Atatürk'ün emriyle kapatıldı.
1932'de Reşit Galip'in emriyle üniversiteden uzaklaştırıldıktan sonra yedi yıl Almanya'da kalan Zeki Velidi Togan, 1939'da Türkiye'ye döndükten sonra yayımladığı Bugünkü Türkistan ve Yakın Mazisi adlı eserinde, yakın gelecekte gerçekleşmesini umduğu Turan hayalini anlattı.
1930'larda yeniden güçlenen Türkçü-Turancı düşüncenin en radikal sözcüsü Hüseyin Nihal Atsız idi. Atsız 1931-1932'de Atsız Mecmuayı, 1933-1934 ve 1943-1944'te de Orhun: Aylık Türkçü Mecmua'yı yayımladı. 1939'da Bozkurt dergisini çıkaran Reha Oğuz Türkkan ile 1943'te Samsun'da Kopuz adlı Türkçü dergiyi başlatan Fethi Tevetoğlu bu dönemin diğer Turancı fikir önderleri arasında bulunuyordu. 1941-1944 yıllarında Orhan Seyfi Orhon Çınaraltı adlı Türkçü dergiyi yönetti. Bu dergide yazan emekli general Hüseyin Hüsnü Emir Erkilet, "Her Türkçü Turancıdır, her Turancı Türkçüdür" diyordu.

1944 Tevkifatı [değiştir]

Nazi Almanyası'nın yenilmeye yüz tutması ve Türkiye'nin İngiltere-ABD ittifakına yaklaşmasıyla Türk basınında Turancılara yönelik sert eleştiriler boy gösterdi. Faris Erkman 1943'te yayımlanan En Büyük Tehlike adlı kitabında "Pan-Türkist, Turancı, ırkçı kuklalara" saldırarak, onları yabancı devletlerin hizmetinde olmakla suçladı.
İsmet İnönü, Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak'ı Ocak 1944'te emekliye sevkettikten sonra, 3 Mayıs 1944'te İstanbul ve Ankara'da Türkçü gençlerin düzenlediği Komünizmi Telin mitingleri yapıldı. 9 Mayıs 1944'te Şükrü Saraçoğlu hükümeti, aralarında Nihal AtsızZeki Velidi ToganReha Oğuz TürkkanNejdet SançarFethi Tevetoğlu ve Alparslan Türkeş'in de bulunduğu 30 kadar Türkçü-Turancı'yı tutukladı. Bir yıla yakın tutuklu kalan sanıklar, daha sonra, kendilerinin tabutluklara yerleştirilip işkence yapıldığını ileri sürdüler. 29 Mart 1945'te Türkçülük davası sanıklarından onu ağır hapis cezalarına çarptırıldı. Ancak aynı yılın Ekim ayında Askerî Yargıtay mahkûmiyet kararlarını esastan bozdu.[2]

1945 sonrası [değiştir]

1950'li yıllarda Demokrat Parti ve daha sonra da Mareşal Fevzi Çakmak'ın kurduğu Millet Partisi içinde yer alan ve bağımsız örgütlü bir yapı göstermeyen Turancı hareket, o yıllarda siyasete egemen olan anti-komünizm düşüncesinin sağladığı zırha bürünerek görüşlerini savundu. Şubat 1969'da isim değiştirerek Milliyetçi Hareket Partisi olan Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi, eski Turancılardan birçoğunu bünyesinde topladı.



Osmanlı imparatorluğunun son yıllarında devletin Osmanlı milliyetçiliği veya İslam kardeşliği temellerine dayandırılması fikirleri akımları karşısında, Devletin asıl sahibi olan Türk Milletine dayanması gerektiğini savunanlara Türkçü; onların ilkelerine dayanan akıma da Türkçülük denir.

Türkçülük, “Her şey Türk için, Türk’e göre” fikrini savunan Türk Milliyetçiliğinin adıdır. Arap ve Batı Kültürüne karşıdır. Eski Türk kültürüne dönülmesi gerektiğini savunur.
İslama saygılı, ancak İslam adı altında Arap geleneklerinin Türk Halkına dayatılmasına karşıdır.

Hristiyan milletlerin ayrılması ile Osmanlıcılık, Kürt isyanları (PKK hariç 28 kürt isyanı) ve Araplar’ın ihaneti ile ise İslam kardeşliği fikirlerini geçersiz kıldıktan sonra Devletin Türklük düşüncesi ve Türk milletine dayanması fikirleri ağırlık kazandı.
Yıllarca aşağılanan ve kurucusu olduğu devletin yönetiminden dışlanan Türkler, kendi devletlerinde tekrar söz sahibi olmak için harekete geçtiler.

Türkçülük akımı, özellikle Kurtuluş Savaşı yıllarında büyük başarı göstermiştir. Vatanın elden gitme tehlikesi belirince herkeste büyük bir Türklük bilinci uyanmıştır. Önce edebiyat ve fikir adamlarınca ortaya atılan, sonradan politik nitelik kazanan Türkçülük akımı gelişme göstermiştir.
Devletin kurucu unsur olan Türklere dayanması temelinde ortaya çıkan Türkçülük, daha sonra “Her şey Türk İçin, Türk’e Göre” fikrinin gteliştirilmesiyle tamamen bir Toplumsal Dönüşüm Projesi haline gelmiş ve özellikle Arap ve Kürt kültüründen gelen ilkelliklerin Türk toplum ve kültür hayatından ayıklanarak Ulusal Kültürün yeniden inşasını hedefleyen sosyal-kültürel bir içerik kazanmıştır.
Ziya Gökalp, “her ulusun modernleşmek için Batı’yı örnek almalıdır, ancak Türkler’in Arap kültürünü almalarından önceki kültürlerine bakmalarının yeterli olacaktır” der.

Türkçülük ile ilgili yapılan en büyük hata, Türkçülük ile Turancılığın karıştırılması veya Turancılığın Türkçülüğün ön şartı imiş gibi sunulmasıdır. Oysa Türkçülük ve Turancılık birbiriyle ilgisiz iki farklı görüştür. Bazen karıştırılmasının sebebi Türkçülük ile yaklaşık olarak aynı zamanda ortaya çıkmış olmasıdır.
Ancak içlerinde Atatürk’ün de bulunduğu ve Cumhuriyete şekil veren Türkçüler Turancılığı reddetmişlerdir.
Ziya Gökalp gibi başta Turancı olan Türkçüler de zamanla Öz-Türklük (Anadolu ve Balkan Türkleri) temelli bir miliyetçiliği kabul etmişlerdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder